Benzin
motorları
günümüzde en çok kullanılan
motor
tipi olup, ′lik verimi aşamasa da halen kullanılmaya devam edilmektedir. Artık elektrik
motorlarına
yönelinmesini savunsam da petrol bitmediği sürece içten yanmalı
motorlar
da tarih olmayacaktır. Tabi hidrojen kullanan
otomobiller
de aynı tip içten yanmalı
motor
kullanmakta fakat yapıları biraz daha
farklıdır
. 1876 yılında Alman mühendis Nikolaus Otto tarafından bulunan
benzin
motorları
o dönemlerdeki %3-5′lik verimden bugün en iyi bir Ferrari
motorunda
′lere kadar çıkartılmıştır fakat yine de
yakıtın
oluşturduğu kuvvetin yaklaşık ′u aktarma organalarına(arkadan itişli bir
otomobil
için), %5′i pistonların ataletine, %5′i sürtünmeye ve ` kadarı da ısı olarak dışarı atılıp tamamen boşa harcanmaktadır. Yani tekerleklere iletilebilen verimli
güç
ancak harcanan
yakıtın
oluşturduğu enerjinin ′si kadar olabilmektedir.
Benzin
motorlarını
yeterince kötüledikten sonra, biraz da çalışma sistemine bakacak olursak; en çok kullanılan
motor
tipi olarak enjeksiyonlu
motorları
görmekteyiz. Enjeksiyonlu
motorlar
karböratörlü
motorlara
nazaran daha homojen bir
yakıt
+ hava karışımı gerçekleştirebildiğinden tercih edilmektedir. Günümüz
benzinli
motorlarında
tümüyle enjeksiyon sistemine geçilmiştir.
Benzinli
bir
motorun
çalışmasını en
basit
haliyle şöyle ifade edebiliriz;
motorun
emme kanalına dışarıdan alınan temiz hava, yine emme kanalının bitiminde bulunan enjeksiyon ucundan
yakıtın
püskürtülmesiyle
silindir
içerisine
yakıt
+ hava karışımı olarak alınır.
Silindirde
yanmanın gerçekleştiği ve yanma odası olarak adlandırılan pistonun
silindirin
en üst kısmındaki alanında homojene yakın bir hava +
yakıt
karışımı sıkıştırılarak buji ile ateşlenir. Ateşlemenin etkisiyle hızla genişleyen
silindir
hacmi ve buna bağlı olarak pistonun aşağıya itilmesi, pistona bağlı olan krank-biyel mekanizmasını harekete geçirir. Biyel, piston kolu demektir. Krank ise,
aracın
hareketi için gerekli momentumu sağlayan bir mildir. Pistona bağlı biyel mekanizması, pistondan aldığı doğrusal hareketi krank mili üzerine dairesel harekete çevirerek iletir. Krank mili de şanzımana bağlı olup, tekerleklere giden gücün ayarlanması sağlanır. Yanda görülmekte olan dört zamanlı bir
motorun
çalışma safhalarıdır. Bunlar;
1. Emme: Temiz hava +
benzin
karışımı üstte sol taraftaki emme kanalındaki sübapın açılmasıyla ve pistonun aşağıya doğru hareketinden oluşan vakum etkisiyle
silindir
içerisine alınıyor.
2. Sıkıştırma:
Silindir
içerisine alınan hava +
yakıt
karışımı pistonun yukarı hareketiyle sıkıştırılarak hen sıcaklığı hem de basıncı yükseltilip çok ufak bir hacme hapsediliyor. Bu esnada her iki sübap ta tam kapalı konumda olup, yalıtım sağlanmaktadır.
3. Yanma: Sıkıştırılan
benzin
+ hava karışımı sübapların tam ortasında yer alan buji(kıvılcım üreten eleman) ile ateşlenerek yanma gerçekleşir.
Aracın
hareketini sağlayan
güç
bu anda üretilir.
4. Egsoz: Yanma sonrasında piston yukarı geri gelirken, yanmış artık gazlar üst sağ tarafta yer alan egsoz sübabının açılmasıyla dışarıya atılır. Ardından pistonun aşağıya tekrar gelmesi esnasında 1. çevrim yani emme safhası tekrar başlar.
Motorun sarsıntı yapmaması için dikkat edilen en önemli faktör
silindir
sayısıdır. Örneğin V-tipi bir
motorda
5
silindir
uygulamaya kalkarsanız, bir tarafta iki diğer tarafta üç
silindir
bulunmak zorunda olacağından inanılmaz bir titreşim oluşur ve
motor
çalışamaz.
Genel olarak kullanılan
silindir
düzenlemeleri şöyledir:

Sıra tipi
silindirleri
olan bu
motorlar
genellikle önden çekişli ekonomi sınıfı
araçlarda
kullanılır. Dört
silindirli
olan bu
motor
tipinin kullanımı çok yaygındır. Fazla yer kaplamaz, buna karşılık istenilen gücü fazlasıyla karşılayabilir.

V tipi olarak bilinen bu
motorlar
ise birbirine genellikle 90 derece ile konumlandırılmış simetrik ve aynı sayıdaki
silindirlerden
oluşur. Örneğin yukarıda bir V6
motorunu
görmektesiniz. karşılıklı üçer
silindir
bulunan bu
motor
yüksek
güç
üretmesi için tasarlanmış spor veya yarış
otomobillerinde
yaygın olarak kullanılır.
V8
, V12 ve V16 şeklinde daha
güçlü
versiyonları da vardır. Bu
motorlar
sıra tipli
motorlardan
çok daha sarsıntısız ve pürüzsüz çalışırlar. Çünkü pistonların hareketiyle oluşan merkezkaç ve atalet kuvvetleri karşılıklı olarak birbirlerini sönümler. Çekişin yani torkun
güçlü
ve sürekli olduğu bu tip
motorlar
yakıt
ekonomisi yönünden sınıfta kalırlar. Bu nedenle günümüzde kullanım alanı azdır.

Silindirlerin yatay olarak konumlandırıldığı bu tip
motorların
kullanım alanı azdır. Sadece birkaç marjinal
otomobil
firması tarafından(örneğin Subaru) kullanılır. Bu
motorların
şu
avantajı
vardır; dikey duran
silindirler
içerisinde piston hareket ederken pistonun kendi ağırlığından kaynaklanan büyük bir atalet kuvveti oluşur. Pistonlar yatay olduğunda yerçekimi etkisi altında oluşan piston ağırlıkları
motora
değil
silindir
yüzeylerine biner. Bu da oluşan ataleti azalttığı gibi pistonun ağırlığı neredeyse yokmuş gibi çalışarak daha yüksek devirle ve rahat hareket ettirilmesi sağlanır.
DORTTEKER |